ÜSTAD KASTAMONU LAHİKASINDA, NUR TALEBELERİNİ SİYASİ VE TOPLUMSAL HAYATA DALARAK İMAN HAKİKATLERİNİ ANLATMAKTAN UZAKLAŞMA, MÜNAFIKLARLA BENZER BİR KİŞİLİK GELİŞTİRME TEHLİKESİNE KARŞI UYARMAKTADIR

Bu zamanda iman hakikatlerinin birinci maksat, birinci vazife, asıl amaç olması gerekir. Bunun dışındaki şeyler ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalır. Risale-i Nur’la onlara hizmet etmek en birinci görev, merak konusu ve asıl amaç olmalıdır…RİSALE-İ NUR ÇERÇEVESİ DIŞINDA BULUNAN ALİMLER BELKİ DE VELİLER BU SİYASİ VE TOPLUMSAL HAYATIN BAĞLARI SEBEBİYLE İMAN HAKİKATLERİNİN ÖNEMİNİ İKİNCİ, ÜÇÜNCÜ DERECEDE BIRAKIP, O AKIMLARIN ETKİSİNE MARUZ KALARAK, KENDİ İLE AYNI FİKRİ PAYLAŞAN MÜNAFIKLARI BİLE SEVER HALE GELDİ… HEM RİSALE-İ NUR’UN GERÇEK TALEBELERİ ÖLÜMSÜZ ELMASLAR SEVİYESİNDE OLAN İMAN HAKİKATLERİNİ ANLATMA VAZİFESİ İÇİNDE İKEN ZALİMLERİN SATRANÇ OYUNLARINA BENZER KONULARLA İLGİLENEREK ONLARIN KUTSAL VAZİFELERİNİ SEKTEYE UĞRATMAMAK VE ANLAYIŞLARINI KARIŞTIRMAMAK GEREKİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.

Kastamonu Lahikası, s. 84-85

Scroll Up