BEDİÜZZAMAN “ÇOK VAZİFELERİ VAR” SÖZLERİYLE İFADE ETTİĞİ HZ. MEHDİ’NİN GÖREVLERİNİ NASIL AÇIKLAMIŞTIR?

Hz. Mehdi’nin Birinci Görevi:

Bediüzzaman, ateist felsefelerin ahir zamanda tehlike oluşturacağını bildirmiş, özellikle Darwinist, materyalist felsefelerin ateizmle güç bulacaklarını ve Allah’ın varlığını inkar edecek tehlikeli bir çizgiye geleceklerini ifade etmiştir. Bu nedenle “Hz. Mehdi’nin birinci vazifesinin, maddecilik fikri yani Allah’ı inkar üzerine kurulmuş materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle fikren mücadele etmek ve bu felsefelerin insanlar üzerindeki etkisini tam anlamıyla kaldırmak olacağını” belirtmiştir:

Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle (etkisiyle) ve maddiyun ve tabiiyyun taunu (materyalizm, Darwinizm ve ateizm hastalığı), beşer içine intişar etmesiyle (insanlar arasında yayılmasıyla, her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini (materyalizm, Darwinizm ve ateizm gibi Allah’ı inkar eden dinsiz akımları) tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak)… (Emirdağ Lahikası, 259)

Ümmetin beklediği, ahir zamanda gelecek zatın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymetdarı (kıymetlisi) olaniman-ı tahkikiyi neşr (delillere dayalı imanı yaymak) ve ehl-i imanı delaletten kurtarmak (iman edenleri sapkınlıktan korumak). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)

Bediüzzaman eserleriyle büyük bir iman hizmeti vermiş pek çok insanın iman etmesine ve imanda derinleşmesine vesile olmuştur. Ancak Bediüzzaman’ın “tam susturacak bİr tarzda” sözleriyle belirttiği materyalizmi tüm dünyada, tam anlamıyla etkisiz hale getirme” görevi Bediüzzaman tarafından tam anlamıyla yapılmamış; dünya çapında insanların imanını kurtarma görevi Hz. Mehdi’ye verilmiştir.

Bilindiği gibi materyalizmin kuvvet bulması Bediüzzaman zamanında devam ettiği gibi, vefatından yani 1960 yıllarından sonra da günümüze kadar devam etmiştir. Televizyon ve radyo kanallarının gelişmesiyle, yazılı basının da desteğiyle etkisi giderek artmıştır. Yani Bediüzzaman’ın vefatından sonra da materyalizm propagandası artarak 21. yy’a kadar gelmiştir.

Dolayısıyla kendisinin de ifade ettiği gibi, Bediüzzaman’ın döneminde bu konuda tam bir sonuç elde edilememiştir. Bediüzzaman da “tam susturacak tarzda”sözleriyle bu gerçeğe dikkat çekmiştir. Materyalizm, ateizm ve Darwinizm’in çöküşüyle birlikte insanların imanını kurtarma görevi dünya çapında Hz. Mehdi’ye verilmiştir. Bediüzzaman’ın bizzat başladığı, ancak bütünüyle sona ermeyen bu akımla fikri mücadele, Allah’ın izniyle Hz. Mehdi ile devam edecek ve sonuca ulaştırılacaktır.

Hz. Mehdi’nin Siyaset ve Saltanat Alanlarındaki İkinci ve Üçüncü Görevleri:

Bediüzzaman’ın, Hz. Mehdi’nin ikinci ve üçüncü görevlerinden bahsettiği sözlerinde Hz. Mehdi’nin, Diyanet Mehdisi olmasının yanında aynı zamanda Siyaset Mehdisi ve Saltanat Mehdisi olarak da üç görevi birarada yapacağı açıkça görülmektedir. Bediüzzaman’ın bu konuyu delilleriyle birlikte açıklayan sözlerinden bazıları şöyledir:

O zatın ikinci vazifesi, şeriatı (Kuran ahlakının esaslarını ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetini) icra ve tatbik etmektir (uygulamak ve yerine getirmektir)(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)

1) İcra ve tatbik etmek:

Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin ikinci vazifesinin, “İslam ahlak ve faziletini, Peygamberimiz (sav)’in gerçek sünnetlerini canlandırmak olduğunu” belirtmiştir. “İCRA VE TATBİK ETMEK”“uygulamak, yürürlüğe sokmak, yerine getirmek” demektir. Bediüzzaman da bu sözüyle Hz. Mehdi’nin, Kuran ahlakının gerekliliklerini ve esaslarını ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetini tüm insanlar arasında uygulamaya koyacağını ve hayata geçireceğini belirtmektedir. Bu da, Hz. Mehdi’nin İslam birliğini oluşturması ve tüm Müslümanların manevi liderliğini üstlenmesiyle gerçekleştirilecektir.

-Hz. Mehdi “icra ve tatbik etme” görevini nasıl yerine getirecektir?

Çok açıktır ki bunun için Hz. Mehdi’nin “bu uygulamaları gerçekleştirebilecek bir “yetkiye” sahip olması” gerekmektedir. Bu da “Hz. Mehdi’nin siyaset ve saltanat alanında görev yapacağını, tüm Müslümanlara yönelik ‘idareci bir vasfı’ olacağını” açıkça ortaya koymaktadır.

İkinci vazifesi: Hİlafet-İ Muhammedİye (a.s.m.) ünvanı İle (Peygamberimiz (sav)’in halifesi ünvanı ile)  şeair-i İslamiyeyi (İslam ahlakının esaslarını) ihya etmektir (yeniden canlandırmaktır) alem-İ İslam’ın vahdetini (İslam aleminin birliğini) nokta-i istinad edip(dayanak noktası yapıp) beşeriyeti (insanlığı) maddi ve mânevi tehlikelerden ve gadab-ı İlâhi’den (Allah’ın azabından) kurtarmaktır. Bu vazifenin, nokta-i istinadı (dayanak noktası) ve hadimleri (hizmetkarları), milyonlarla efradı (fertleri) bulunan ordular lazımdır. (Emirdağ Lahikası, s. 259)

2) Hilafet-i Muhammediye (Peygamberimiz (sav)’in halifesi) ünvanı ile:

Hz. Mehdi, halihazırda çeşitli gruplar halinde dağınık olarak bulunan Müslümanları birleştirecek, İslam ahlak ve faziletini, Peygamberimiz (sav)’in gerçek sünnetlerini canlandıracaktır. İslam aleminin birliğini oluşturacak, bu vesileyle insanlığı maddi ve manevi tehlikelerden kurtaracak ve insanların Allah’ın rızasına uygun bir hayat yaşayarak Allah’ın azabından sakınmalarına vesile olacaktır.

Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin bu ikinci görevini “Peygamberimiz (sav)’in halifesi” yani “Müslümanların manevi lideri” sıfatıyla yerine getireceğini belirtmiştir. Kuşkusuz ki Hz. Mehdi’nin, “İslam toplumunun lideri vasfıyla” İslamiyet’i yeniden canlandırması, milyonları bulan bir topluluğun maddi ve manevi gücüyle hareket ederek tüm yeryüzünde İslam birliğini sağlaması” özellikleri, onun “siyaset ve saltanat alanında yapacağı faaliyetleri” ifade etmektedir.

3) Alem-i İslam’ın vahdetini nokta-i istinad edip (İslam aleminin birliğini dayanak noktası yapıp):

Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin, daha önce hiçbir müceddid tarafından yerine getirilmemiş olan görevlerinden birinin “İslam Birliği’nin sağlanması” olduğunu bildirmektedir. Hz. Mehdi bu birliğin kurulmasına vesile olacak, milyonlarca Müslümanı biraraya getirecektir. İslam Birliği’nin sağlanması ve bu birliğin liderliği ünvanının taşınması Bediüzzaman’ın döneminde, ondan önceki müceddidlerin tarihinde ve günümüzde de henüz gerçekleşmiş olaylar değildir. Bediüzzaman da bu gerçeği vurgulamış, bu olayların Hz. Mehdi’nin tanınmasında en önemli alametlerden biri olacağını hatırlatmıştır.

Bediüzzaman’ın Hz. Mehdi’nin ikinci görevi hakkında vermiş olduğu bu bilgiler de yine “Hz. Mehdi’nin ‘idareci’ konumda olacağını ve siyaset alanında önemli görevler üstleneceğini” hiçbir tevile yer bırakmayacak bir şekilde açıklamaktadır. Zira Hz. Mehdi bu birliği sağlayan kişi olarak lider vasfıyla İslam birliğinin başında bulunacaktır.

4) Milyonlarla efradı (fertleri) bulunan ordular:

Bediüzzaman bu sözleriyle, Hz. Mehdi’nin bu birlikteliği sağlamasında, ona yardım edecek çok geniş bir kitlenin var olacağından söz etmektedir. Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin hizmetinde, Allah’ın varlığı ve birliği konusunu, iman hakikatlerini tüm insanlığa anlatacak, geniş kapsamlı bir iman hizmeti yürütecek olan ilim ve iman toplulukları olacağını bildirmiştir. Kuşkusuz sayıları milyonlarla ifade edilen böylesine geniş bir kitlenin yönlendirilmesi Hz. Mehdi’nin yönetici vasfını taşıyacağını açıkça ortaya koymaktadır.

Birinci vazife, maddi kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad (güçlü ve samimi bir iman) ve ihlas  (yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu gözetme) ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife, GAYET BÜYÜK MADDİ BİR KUVVET VE HAKİMİYET lazım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin (yerine getirilebilsin). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)

5) Gayet büyük maddi bir kuvvet ve hakimiyet:

Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin ikinci görevinin ancak “büyük bir maddi kuvvet ve hakimiyetle” gerçekleştirilebileceğini belirtmiştir. Hz. Mehdi’nin bu vazifesini dünya çapında gerçekleştireceğini hatırlatarak, “Hz. Mehdi’nin sahip olacağı maddi kuvvet ve hâkimiyetin de çok büyük boyutlarda olacağına” dikkat çekmiştir.

-Hz. Mehdi’nin büyük bir kuvvet ve hakimiyete sahip olması neyi ifade etmektedir?

“Kuvvet ve hakimiyet” kavramları çok büyük bir yetki ve iktidarın varlığını ifade etmektedir. Hz. Mehdi’nin böylesine büyük bir yetki gücüne sahip olması, lider vasfıyla yönetici konumunda olacağını açıkça ortaya koymaktadır.

Peygamberimiz (sav)’in döneminden bu yana böyle bir güç ve hakimiyet sağlanamamıştır. Bediüzzaman böylesine geniş çaplı bir maddi güç ve hakimiyetin Hz. Mehdi döneminde yaşanacağını belirterek, Hz. Mehdi’nin siyaset ve saltanat alanında gerçekleştireceği görevlerin ehemmiyetini açıkça ifade etmektedir.

O ZATIN üçüncü vazifesi, HİLAFET-İ İSLAMİYE’Yİ(İslam halifeliğini) İTTİHAD-I İSLAM’A BİNA EDEREK(İslam birliği üzerine kurarak), İSEVİ RUHANİLERİYLE(dindar Hıristiyanlarla ve Hıristiyan alimleriyle) İTTİFAK EDİP(iş birliği ve dayanışma içerisine girerek) DİN-İ İSLAM’A(İslam dinine) HİZMET ETMEKTİR. Bu vazife, PEK BÜYÜK BİR SALTANAT ve KUVVET ve  milyonlar fedakarlarla (milyonların fedakarane katılımlarıyla) tatbik edilebilir (yerine getirilebilir). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)

6) Hilafet-i İslamiye’yi (İslam’ın halifeliğini):

Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin bir başka görevinin de İslam toplumunu birleştirmek ve Hıristiyan alemiyle ittifak etmek olduğunu bildirmiştir. Hz. Mehdi’nin bu görevini, iman sahiplerinin, Peygamberimiz (sav)’in soyundan gelen fedakar seyyidlerin ve diğer tüm Müslümanların desteğiyle gerçekleştireceğini bildirmiştir.

Bediüzzaman bu sözüyle “Hz. Mehdi’nin dünya çapında tüm Müslümanların manevi liderliğini üstleneceğini” bir kez daha belirterek, “Hz. Mehdi’nin siyaset ve saltanat alanlarında görevlerini” açıklamıştır.

Bediüzzaman’ın Hz. Mehdi ile ilgili izahlarında defalarca tekrarladığı Hz. Mehdi’nin bu özelliğini görmezden gelerek, yalnızca iman hakikatleri yönünde faaliyet yaparak, siyaset ve saltanat alanlarında bir görev üstlenmeyeceğini iddia edebilmek hiçbir şekilde söz konusu değildir. Bediüzzaman çok açık delillerle Hz. Mehdi’nin bu alanlarda çeşitli faaliyetlerde bulunacağını açıklamış ve tüm bunların Hz. Mehdi’nin tanınmasında en önemli alametlerden olacağını belirtmiştir.

7) İttihad-ı İslam’a (İslam birliğine) bina ederek:

Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin “siyaset, saltanat ve mücadele alanlarında” yapacağı faaliyetlerden birinin İslam Birliği’ni oluşturmak olduğunu belirtmiştir. Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin bu göreviyle, onun idareci” konumunda olacağını ve Müslümanların manevi liderliğini” üstleneceğini ifade etmektedir.

8) İsevi ruhanileriyle (dindar Hıristiyanlarla ve Hıristiyan alimleriyle) ittifak edip (işbirliği ve dayanışma içerisine girerek) din-i İslam’a (İslam dinine) hizmet etmektİr:

Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin İslam toplumunu birleştirip Hıristiyan önderleriyle, İslam ve Hıristiyanlığın ortak cephesi olan “materyalizm ve dinsizliğe” karşı ittifak edeceğini ve bu yolla İslam dinine hizmet edeceğini bildirmektedir. Bediüzzaman, “Hz. Mehdi’nin tüm Müslümanların manevi lideri vasfıyla”Hıristiyanlarla kuracağı bu ittifakı anlatarak Hz. Mehdi’nin “siyaset alanında” yürüteceği faaliyetler hakkında bilgi vermektedir. Bediüzzaman tüm bu açıklamalarıyla, Hz. Mehdi’nin yalnızca iman hakikatleri yönünde bir görevi olmayacağını, aksine tüm dünyaya barış ve huzur getirecek çok geniş çaplı hizmetlerde bulunacağını ortaya koymaktadır.

9) Pek büyük bir saltanat ve kuvvet:

Bediüzzaman, İslam birliği ile Müslüman ve Hıristiyan dünyasının ittifakı gibi büyük bir olayın ancak üç şartın oluşmasıyla gerçekleşebileceğine dikkat çekmiştir. Bediüzzaman “PEK BÜYÜK BİR SALTANAT VE KUVVET” sözleriyle bu şartlardan ikisini açıklamaktadır.

“Saltanat” kavramı, güç ve yetki ifade eden bir kelimedir. “Kuvvet” kavramı ise “istediği şeyi icra edebilme gücü yani yetki”yi tanımlamaktadır. Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin İslam birliğini oluşturup bu birliğin liderliğini üstleneceğini ve pek büyük bir kuvvet ve yetkiye sahip olacağını bildirmiştir. Bediüzzaman’ın “PEK BÜYÜK” sözleri, Hz. Mehdi’nin sahip olacağı bu kuvvetin ve saltanatın çapının büyüklüğünü ifade etmektedir.

Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin ikinci görevinde olduğu gibi, üçüncü görevini de yine çok büyük bir saltanat ve kuvvet ile gerçekleştireceğini belirtmiştir. Hz. Mehdi’nin İslam birliği ve Hıristiyan alemi arasında sağlayacağı ittifak dünya çapında bir hizmet olacak; bu vazifenin gerektirdiği güç ve saltanat da aynı şekilde dünya çapında çok büyük bir hakimiyetle gerçekleştirilecektir.

Bediüzzaman’ın Hz. Mehdi’nin üçüncü görevi hakkında sayfalar boyunca yapmış olduğu bu açıklamalar, “Hz. Mehdi’nin sadece Diyanet Mehdisi olarak hizmet etmeyeceğini, hem siyaset hem de saltanat alanında dünya çapında çok büyük görevler üstleneceğini ortaya koymaktadır.

Üçüncü Vazifesi: … o zat, bütün ehl-i imanın (iman edenlerin) mânevi yardımlarıyla ve İttİhad-I İslâm’In muavenetİyle(İslam birliğinin yardımlaşmasıyla) ve bütün ulema ve evliyanın (alimlerin ve velilerin) ve bilhassa Al-i Beyt’in neslinden (Peygamberimiz (sav)’in soyundan) her asırda kuvvetli ve kesretli (çok sayıda) bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklarıyla (peygamber soyundan gelen fedakar kimselerin katılımıyla) o vazife-i uzmâyı (büyük görevi) yapmaya çalışır. (Emirdağ Lahikası, s. 260)

10) İttihad-ı İslam’ın muavenetiyle (İslam birliğinin yardımlaşmasıyla):

Bediüzzaman burada bir kez daha Hz. Mehdi’nin İslam birliğini oluşturacağından bahsetmiştir. Ancak hiç kuşkusuz ki önceki satırlarda da açıklandığı gibi, Hz. Mehdi bu birliğin başında tüm Müslümanların manevi lideri olarak bizzat bulunacaktır. Bediüzzaman verdiği bu bilgilerde “siyaset aleminde görevleri olmasıyla ne kastedildiğini ve Hz. Mehdi’nin bu alanda nasıl bir faaliyet yürüteceğini” açıkça ifade etmektedir.

Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetdardır (değerlidir), fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede(alanda) ve Şa’Şalı(gösterişli) bir tarzda olduğundan umumun ve avamın nazarında (genelin ve halkın gözünde)daha ehemmiyetli (önemli) görünüyorlar. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)

11) O ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede (alanda) ve şa’şalı (gösterişli) bir tarzda olduğundan:

Bediüzzaman bu sözleriyle Hz. Mehdi’nin ikinci ve üçüncü görevlerinin “çok geniş kitleleri ve coğrafyaları kapsayan gösterişli, görkemli ve geniş yankılar uyandıran icraatlar olduğunu” belirtmektedir. Nitekim, İslam Birliğini kurmak, tüm Müslümanların liderliğini üstlenmek, Hıristiyanlarla ittifak ve dayanışma içine girmek ve sonucunda İslam ahlakını yeryüzüne hakim kılmak, dünya tarihinin belki de en büyük ve en görkemli olaylarından olacaktır. Bediüzzaman tüm bu açıklamalarıyla, “Hz. Mehdi’nin yerine getireceği hizmetlerin yalnızca birinci görevi olan iman hakikatleriyle sınırlı olmayacağını, ‘Müslümanların manevi lideri’ olarak dünya çapında çok büyük hizmetler vereceğini” ortaya koymaktadır.

… Hazret-i Mehdi’nin, o vazifesini bizzat kendisi görmeğe vakit ve hal müsaade edemezÇünkü hilâfet-i Muhammediye (ASM) (Peygamberimiz (sav)’in halifeliği) cihetindeki (yönündeki) saltanatı, onun ile iştigale (ilgilenmeye) vakit bırakmıyorHerhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife (topluluk) bir cihette (yönüyle) görecek. O zat, o taifenin (topluluğun) uzun tedkikatı ile (incelemelerle) yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onun ile o birinci vazifeyi tam yapmış olacak… (Emirdağ Lahikası, s. 259)

12) Hilâfet-i Muhammediye (ASM) (Peygamberimiz (sav)’in halifeliği) cihetindeki (yönündeki) saltanatı, onun ile iştigale (ilgilenmeye) vakit bırakmıyor:

Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin çalışmalarından önce, Hz. Mehdi’nin birinci vazifesi olan iman hakikatlerini yayma ve materyalizmi fikren yıkma yönünde kullanacağı ilmi malzemeleri hazırlayacak olan bir topluluk olacağından bahsetmektedir. Bediüzzaman “bir cihette” yani “bir yönüyle” sözleriyle ise bu ilmi topluluğun, materyalizmi fikren etkisiz hale getirilmesi çalışmalarını yalnızca bir açıdan yürüteceklerini, dolayısıyla “Hz. Mehdi’nin de kendisine program yaparak bu topluluğun çalışmalarından bu yönüyle faydalanacağını” belirtmektedir. Önceki sayfalarda da belirtildiği gibi, materyalist felsefenin “tam anlamıyla etkisiz hale getirilmesi” ise ancak Hz. Mehdi’nin yerine getireceği hizmetler neticesinde gerçekleştirilecektir.

Bediüzzaman Hz. Mehdi için burada “o vazifesini bizzat kendisi görmeğe vakit ve hal müsaade edemez” sözlerini kullanmıştır. Bunun nedeninin ise, “Hz. Mehdi’nin dünya çapında tüm ‘Müslümanların manevi lideri’ olarak ‘siyaset ve saltanat alanında gerçekleştireceği büyük görevleri’ nedeniyle vakti olmaması olduğunu” belirtmiştir.

Bediüzzaman’ın bu açıklamaları “Hz. Mehdi’nin tüm dünya Müslümanlarının manevi lideri olarak siyaset ve saltanat alanlarında dünya çapında pek çok hizmette bulunacağını” açıkça ortaya koymaktadır.

… Ahir zamanda şeriat-i Muhammediyeyi (Peygamberimiz (sav)’in yolunu, Kuran ahlakını) ve hakikat-i Furkaniyeyi (Kuran ahlakının esaslarını, hakikatlerini) ve sünnet-i Ahmediyeyi (ASM) (Peygamberimiz (sav)’in sünnetini) ihya ile (yeniden canlandırma ile), ilan ve icra ile (herkese duyurarak ve uygulayarak)başkumandanları olan “Büyük Mehdi”nİn kemal-i adaletini (yüce adaletini) ve hakkaniyetini (haktan ve doğruluktan ayrılmayışını, doğruluğunu) dünyaya göstermeleri gayet makul olmakla berabergayet lazım ve zaruri ve hayat-i içtimaiye-i insaniyedeki düsturların (cemiyet hayatına ait kuralların) muktezasıdır (gereğidir)…” (Şualar, s. 456)

13) ŞERİAT-I MUHAMMEDİYE’Yİ (A.S.M.) (Peygamberimiz (sav)’in yolunu, Kuran ahlakını) VE HAKİKAT-İ FURKANİYEYİ (Kuran ahlakının esaslarını, hakikatlerini) VE SÜNNETİ AHMEDİYEYİ (A.S.M.) (Peygamberimiz (sav)’in sünnetini) İhya ile (yeniden canlandırma ile), İlan ve İcra ile (herkese duyurarak ve uygulayarak):

Bediüzzaman bu sözlerinde Hz. Mehdi’nin siyaset ve saltanat alanında izleyeceği yolu anlatmakta, ikinci ve üçüncü görevlerini yerine getirirken kullanacağı yöntemleri açıklamaktadır. Bediüzzaman’ın burada kullandığı “İHYA” kelimesinin anlamı, “YENİDEN CANLANDIRMA”dır. Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi, Hz. Mehdi ahir zamanda Kuran’dan uzaklaşmış olan insanların yeniden Kuran ahlakına ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetine göre yaşamalarına vesile olacaktır.

 “İLAN” kelimesinin anlamı ise, “HERKESE DUYURMA”dır. Bediüzzaman’ın açıklamalarına göre Hz. Mehdi, Kuran’ın hakikatlerini ve Kuran ahlakını herkesin görebileceği, ulaşabileceği şekilde duyuracaktır. Kitle iletişim araçlarını ve teknolojiyi çok iyi kullanacağı anlaşılan Hz. Mehdi, İslam gerçeklerini çok çeşitli ve hikmetli yöntemler kullanarak tüm dünyaya açıkça gösterecek ve ilan edecektir.

“İCRA” kelimesinin anlamı da, “UYGULAMA”dır. Bediüzzaman bu sözleriyle de Hz. Mehdi’nin, Kuran ahlakını tüm dünyada hakim edeceğini ve tüm toplumlarda yaşanır hale getireceğini belirtmektedir.

-Hz. Mehdi’nin “ihya, ilan ve icra etme” vasıfları neyi ifade etmektedir?

Bediüzzaman’ın burada kullandığı “ihya, ilan ve icra ile” sözleri, bir kez daha Hz. Mehdi’nin idareci vasfını” ifade etmektedir. Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin, tüm dünyanın şahit olacağı şekilde çok geniş çaplı faaliyetlerde bulunacağını ve bunları gerçekleştirirken büyük bir yetki ve yönetim gücüne sahip olacağını ifade etmektedir.

14) Başkumandanları olan ‘büyük Mehdi’nin kemal-i adaletini (yüce adaletini) ve hakkaniyetini (haktan ve doğruluktan ayrılmayışını, doğruluğunu) dünyaya göstermeleri:

Bediüzzaman, Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde de bildirildiği gibi, Hz. Mehdi’nin İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılmasıyla birlikte yeryüzünde görülmemiş bir adalet, huzur ve barış ortamının yaşanacağını belirtmektedir. Hz. Mehdi’nin bu yüce adaletine ve hakkaniyetine tüm dünya şahit olacaktır. Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin dünya çapında gerçekleştireceği bu görevi “başkumandanlık” sıfatıyla gerçekleştireceğini ifade etmiştir. Bediüzzaman bu sözleriyle Hz. Mehdi’nin tüm dünya Müslümanlarının liderliğini üstleneceğini bir kez daha açıklamaktadır. Bu konuda sorulacak birkaç soruya verilecek cevaplar, Hz. Mehdi’nin bu özelliğinin çok açık bir şekilde anlaşılmasını sağlayacaktır:

-Hz. Mehdi’nin “başkumandanlık” sıfatını taşıması ne anlama gelmektedir?

Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin bu sıfatını hatırlatarak, Hz. Mehdi’nin tüm dünya Müslümanları üzerinde yönetici” konumunda olacağını bir kez daha açıkça ifade etmektedir.

-Hz. Mehdi’nin tüm dünyaya kemal-i adaletini ve hakkaniyetini göstermesi nasıl gerçekleşecektir?

Yüce bir adalet anlayışının ve haktan ayrılmayışın tüm dünyaya gösterilmesi ancak dünya çapında bir idare gücüyle söz konusu olabilir. Tüm insanların Hz. Mehdi’nin adalet anlayışına şahit olmaları, Hz. Mehdi’nin adalet sağlayabilecek yetkilere sahip bir konumda olacağını göstermektedir.