Kardeşlerimin ikinci iltibası (yanlışlığı): Fâni (geçici) ve çürütülebilir bir şahsiyeti, bâzI cİhetlerle(yönleriyle) bİrİncİ vazİfede pİŞdarlIk(öncülük) eden Nur Şâkirdlerinin (talebelerinin) şahs-ı mânevîsini temsil eden o âciz kardeşine veriyorlar. Halbuki bu iki iltibas (yanlışlık, karıştırma) da Risale-i Nurun hakikî ihlâsına ve hiçbir şey’e, hattâ mânevî ve uhrevî makamata dahi âlet olmamasına bir cihette (yönden) zarar verdiği gibi, ehl-i siyaseti de (siyaset ehlini de) evhama (kuruntuya, vehime, olmayan bir şeyi olur zannı ile endişeye) düşürüp Risale-i Nur’un neşrine (yayınlanmasına, dağıtılmasına, duyurulmasına) zarar gelir. Bu zaman, şahs-ı mânevi zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâki (ebedi) hakikatlar, fâni (geçici) ve âciz ve sukut edebilir (kusur işleyebilen) şahsiyetlere bina edilmez.
Bediüzzaman Nur talebelerinin Mehdilik konusunda kendisine hüsn-ü zan beslediklerini ancak bunun, “karıştırmadan kaynaklanan bir yanlışlık olduğunu”dile getirmektedir. Bu sebeple de kendisi için, “bu şekilde söylemeyin; böyle bir Mehdilik iddiasında bulunmayın” demektedir. Bediüzzaman böyle yanlış bir hüsn-ü zanda bulunulmasının Mehdiyet konusunda “yanlış bir zan” oluşmasına ve böylece iman ehlinin yanlış yönlendirilmesine neden olacağını; sonuçta da bu durumun, Müslümanların gerçek Hz. Mehdi’yi fark etmelerine engel olabileceğini söylemektedir.
Dikkat edilirse Bediüzzaman bu sözlerinde ne kendisinin ne de Nur şakirtlerinin, Hz. Mehdi’nin birinci vazifesini yerine getirdiklerini söylememektedir. Kendisinin “Hz. Mehdi’nin birinci vazifesi olan iman hakikatleri konusunda Hz. Mehdİ’ye sadece öncülük ettİĞİnİ ve bunu da yalnızca “bazı cihetlerde (yönlerde)” yerine getirdiğini” ifade etmektedir. Hz. Mehdi’nin birinci vazifesi olan materyalist felsefenin “TÜM DÜNYADA VE TAM ANLAMIYLA ETKİSİZ HALE GETİRİLEREK YIKILMASI”nın ise ancak Hz. Mehdi’nin yerine getireceği hizmetler neticesinde gerçekleştirileceğini belirtmektedir (Emirdağ Lahikası, 259).
Önceki satırlarda da açıklandığı gibi Hz. Mehdi’ye birinci vazifesinde öncülük edecek olan bu çalışmalar, Hz. Mehdi’nin yararlanacağı pek çok ilmi eserden biri olacaktır. Ancak nasıl ki İslam alimlerinin eserlerinden, bilimsel ya da felsefi çalışmalardan istifade etmesi, bu çalışmaların Mehdilik görevini üstlendiğinin bir delili değilse, “Hz. Mehdi’nin Risale-i Nur’u kendine bir program yapması ve bunlardan yararlanması da bu eserlerin Mehdiyet görevini gördüğünün bir ifadesi değildir”.