ABDÜLKADİR GEYLANİ HAZRETLERİ İNSANI ALLAH SEVGİSİNE ULAŞTIRAN İKİ YOLUN NÜBÜVVET VE VİLAYET YOLU OLDUĞUNU VİLAYET YOLUNUN HZ. MEHDİ (A.S.) İLE SONLANACAĞINI ŞÖYLE İFADE ETMİŞTİR

20 —ABDÜLKÂDİR-İ GEYLÂNΠ“rahmetullahi teâlâ aleyh”: Muhyiddîn
Ebû Muhammed bin Ebû Sâlih Mûsâ Cengî dost, Îrânın Geylân şehrinde, 471 [m. 1078] de tevellüd, 561 [m. 1166] de Bağdâdda vefât etdi. Babası hazret-i Haseninoğlu Hasen-i müsennânın oğlu Abdüllahın soyundandır. Hazret-i Hüseynin kızı Fâtımanın Abdüllahın vâlidesi olduğu (Kısas-ı Enbiyâ)da yazılıdır. Bunun için Abdülkâdir-i Geylânî, hem seyyid, hem de şerîfdir. Anası Fâtıma binti Ebû Abdüllah seyyidedir. Fıkh ve hadîs ilmlerinde müctehid idi. Önceden Şâfi’î mezhebinde idi. Hanbelî mezhebi unutulmak üzere olduğundan, Hanbelî mezhebine geçdi. Böylece, bu mezheb yayıldı. Önceleri ders verirdi. Çok meşhûr oldu. Sonra tesavvufa daldı. Cüneyd-i Bağdâdî yolundaki Ebû Sa’îd Alî Mahzûmîden feyz aldı.

İnsanı Allahü teâlânın sevgisine kavuşduran yol ikidir: Birisi (Nübüvvet yolu) 
olup, aslın aslına kavuşdurur. Eshâb-ı kirâmın hepsi, bu yoldan vâsıl oldular. Sonra gelenlerden pek  az zevât da, bu yoldan ermişdir. BU YOLDA SEBEBE, VÂSITAYA LÜZÛM YOKDUR. BIR KÂMİL VE MÜKEMMİLİN SOHBETİNDE KEMÂLE GELDİKDEN SONRA, FEYZİ ASLDAN ALIP İLERLERLER. İkinci yol, (Vilâyet yolu)dur. Kutblar, Evtâd, Nücebâ, Büdelâ ve bütün Evliyâ bu yoldan vâsıl olmuşdur. Bu yola, (Sülûk yolu)da denir. BU YOLDA, VÂSITA, ARACI LÂZIMDIR. HER İKİ YOLUN REÎSİ VE REHBERİ RESÛLULLAHDIR. Vilâyet yolunun imâmı, feyz kaynağı, hazret-i Alîdir. Bu yolda, Resûlullah onu vekîl etmişdir. Hazret-i Fâtıma ve Hasen ile Hüseyn onunla ortakdırlar. Bu yolda gidenlerin hepsine feyz ve hidâyet, hazret-i Alînin aracılığı ile gelir. Ondan sonra hazret-i Hasen ve Hüseyn bu vazîfeyi teslîm aldı. Bunlardan sonra, sıra ile, oniki imâmın evlâdına verildi. SONLARI OLAN MUHAMMED MEHDÎDEN SONRA, BAŞKASINA VERİLMEDİ. BÜTÜN EVLİYÂYA FEYZ VE HİDÂYET BUNLARDAN GELMEĞE DEVÂM ETDİ. Abdülkâdir-i Geylânî kemâle gelince, bu mansıb, ona verildi. Bundan sonra da, kimseye verilmediği keşf ve müşâhede ile anlaşılmakdadır. Vefâtından sonra da, kıyâmete kadar, herkese, feyz, rüşd ve hidâyet, onun rûhâniyyetinden gelmekdedir. Her asrda gelen müceddidler, onun vekîlleridir. İMÂM-I RABBÂNÎ (NÜBÜVVET YOLU) ILE VÂSIL OLDUĞUNDAN, VÂSITAYA IHTİYÂCLARI YOKDUR. Ebû Bekr-i Sıddîk, nübüvvet yolunda Resûlullahın vekîlidir. (Se’adet-i Ebediyye Hüseyin Hilmi Işık, sf. 1063)

Scroll Up