“Gerçi hakikat noktasında ahir zamanda gelecek büyük Hz. Mehdi siyaseti tam dindar İsevilere bırakıp yalnız İslamiyet hakikatlarını isbata, izhara (açığa çıkarmaya, ortaya koymaya, göstermeye), icraya (uygulamaya, tatbik etmeye, yerine getirmeye)çalışır…” (Emirdağ Lahikası – 1)
Bediüzzaman Emirdağ Lahikası’ndaki mektubunda Hz. Mehdi’nin “siyaseti tam dindar İsevilere bırakacağını” ifade etmiştir. Bediüzzaman’ın bu sözlerinde “dindar İseviler” sözleriyle kimleri kastettiğinin ortaya konulması, Hz. Mehdi’nin görevleri ile ilgili konunun en doğru şekilde anlaşılabilmesi açısından son derece önemlidir. Dikkat edilirse Bediüzzaman burada “Müslümanlığa dönmüş İseviler” dememektedir. Demek ki bahsi geçen kişiler “henüz Müslümanlığı kabul etmemiş Hıristiyanlar”dır. Bu kişiler henüz Kuran’ı kabul etmemiş, İsevilikten dönerek Müslümanlığa tabi olmamış kişilerdir. Oysa ki Hz. İsa geldiğinde Kuran’a tabi olacak ve Müslüman olacaktır. Dolayısıyla İsevi değil, Muhammedi olacaktır. Ona bağlanan İseviler de, onun Müslüman olmasından dolayı, aynı şekilde Muhammedi olacaklardır.
Dolayısıyla Bediüzzaman’ın sözlerinden, burada “bahsi geçen Hıristiyanların henüz Kuran’ın tebliğini kabul etmemiş ve Müslümanlığa dönmemiş kimseler oldukları” açıkça anlaşılmaktadır. Bediüzzaman’ın “dindar İseviler” sözleriyle kastettiği “İncil’e ve Hıristiyanlık dinine bağlı, dindar Hıristiyanlardır”.
Bediüzzaman ahir zaman ile ilgili sözlerinde İseviler ile ilgili “iki aşama”dan bahsetmektedir. “Bunlardan biri Hz. İsa gelmeden önceki, diğeri de Hz. İsa’nın ortaya çıkışından sonraki dönemdir”. Hz. İsa’nın ikinci kez yeryüzüne gelişinden önceki dönemde dindar İseviler ‘dünya siyaseti’ ile ilgileneceklerdir. Nitekim günümüzde de bu durum açıkça görülmektedir. Bediüzzaman da bu sözlerinde bu gerçeği dile getirmiştir.
Bunun yanı sıra önceki satırlarda bu konuya ilişkin olarak Hz. Mehdi’nin ilgileneceği siyasetin yalnızca, “Kuran ahlakı içerisindeki bir siyaset” olacağı açıklanmıştı. “İşte Hz. Mehdi’nin bu dönemde dindar İsevilere bıraktığı siyaset de ‘Kuran dışı siyaset’ olacaktır”. Nitekim Hz. Mehdi’nin “Kuran’a uygun olmayan bir siyaseti” “Kuran’a tabi olmayan bir topluluğa” bırakması da çok normaldir. Demek ki İslam ahlakının hakim olmadığı bu dönemde güç ve imkanlar, Kuran’a tabi olmamış bu topluluk için müsait olacaktır.