Allah’ın yarattıklarından en fazla sevmediği iki kişidir: Birisi, dalâlete düşmüş, doğru yolda yürümekten vazgeçmiş, gerçek yoldan sapmış, başı boş bir hale gelmiştir. SONRADAN UYDURULAN ŞEYLERİ ÖVER, ONLARLA OYALANIR; HALKI DA SAPIKLIĞA SÜRER, YOLDAN ÇIKARIR. Kendisine uyup azana fitnedir; kendisinden öncekilerin yolundan azmıştır. Yaşarken de, ölümünden sonra da kendisine uyanları azdırır. Başkalarının suçlarını da yüklenmiştir; kendisi de kendi suçuna batmış gitmiştir. BİRİSİ DE BİLGİSİZLİKLERİ NEFSİNDE TOPLAMIŞ KİŞİDİR; BİLGİSİZLERİN YOLLARINI AZDIRIR. Yeni çöken, her yanı kaplayan fitne karanlıklarına dalmıştır; UZLAŞTIRMADA KÖR MÜ KÖRDÜR. BİLMEYENLER, BİLGİN ADINI TAKARLAR ONA; OYSA BİLGİDEN HABERİ BİLE YOKTUR. Geceyi sabahlamıştır da azı daha hayırlı olan şeylerin çoğunu toplamıştır. Sonunda pis, kokmuş suyla karnını şişirir; aşağılık şeyleri toplar, yığar, defîne, hazîne sanır. İNSANLARIN ARASINDA, KENDİSİNDEN GAYRI KİŞİLERİ ŞÜPHELİ ŞEYLERDEN KURTARMAYI İŞ EDİNEREK HÜKÜM VERMEYE OTURUR. KENDİSİNE, BİLİNMEYEN ŞEYLERDEN BİRİ SORULSA SAÇMA- SAPAN SÖZLERE BAŞLAR; kesin hükmü verir; oysa ki kendisi, şüpheler içindedir de örümcek ağına düşmüş sineğe benzer. Doğru mu hüküm verdi, yanlış mı, kendisi de bilmez. Doğru hüküm vermişse, yanlış olmasın diye korkar; yanlış hüküm vermişse, doğru olmasını umar.
Bilgisizdir, bilgisizlikler karanlığında sendeler, yürür gider; kör develere binmiştir, haydar, sürer. BİR BİLGİYE DİŞ VURMAMIŞTIR; DİŞİ, BİR BİLGİ LOKMASINI KESMEMİŞTİR, ÇİĞNEMEMİŞTİR. YELİN, OVADAKİ KURU OTLARI SAVURDUĞU GİBİ RİVÂYETLERİ SAVURUR GİDER. Andolsun Allah’a ki kendisine sorulan şeylerde hüküm vermeye gücü olmadığı gibi kendisine danışılan işe de ehil değildir. İnkâr ettiği şeyi başkası da bilmez de inkâr eder sanır; kendi vardığı, bulduğu yoldan-yordamdan başka bir yol-yordam olmadığına, başkalarının ayrı birer rey sahibi olamayacağına inanır. KENDİSİNE KARANLIK GÖRÜNEN BİR ŞEY OLDU MU, ONUNLA KENDİSİNİ DE ÖRTER; KİMSELER BİLMEDİĞİNİ BİLMESİN İSTER. Onun hükmündeki cevr-ü cefa yüzünden dökülen kanlar, kan ağlar, feryat eder; miraslar, haksızlığından şikâyetlenir, inler. Allah’a şikâyet ederim bilgisiz yaşayanlardan, sapıklıkta ölenlerden. Hakkıyla okunduğu takdirde onların katında kitaptan daha değersiz bir meta’ yoktur; ama sözleri, söylediği yerlerden alınır, anlamı değiştirilirse onlarca, satışta daha ehven kâr getiren, değerde daha üstün olan bir metâ’ yoktur. Onlarca iyilikten daha kötü bir şey olamaz; kötülükten daha iyi bir şey bulunamaz. (Nehc’ül Belaga, bölüm 4)