Mehdi’nin çıkış zamanı ile ilgili hadisler şunlardır. Bu hadislerden ümmetin ömrünün Hicri 1500’ü geçmeyeceği açıkça görülüyor:
Enes b. Malik ‘den O dedi ki Resulullah (s.a.v) buyurdu:
Dünyanın ömrü, ahiret günlerinde yedi gündür. Allah-u Teala buyurdu ki: Rabbin katında bir gün sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir. Kim bir din kardeşinin Allah yolunda bir ihtiyacını görürse, Allah Teala onun için gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçirmişcesine şu dünyanın yedi bin yıllık ömrü müddetince sevap yazar.
(Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 88)
|
Ahmet İbni Hanbel ilel inde nakletti.
Dünyadan beş bin altı yüz yıl geçmiştir. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-ilAhir zaman, s. 89) |
Bu ümmetin ömrü bin (1000) seneyi geçecek fakat bin beşyüz (1500) seneyi aşmayacaktır.
(Celaleddin Suyuti’-El-Keşfu Fi Mücazeveti Hazin el-Ümmeti El Elfe Ellezi Dellet Aleyh el-Asar; Muhammed B. Resul Al-Hüseyni El Berzenci, Kıyamet Alametleri Pamuk Yayınları, s. 299) |
“Benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi pek geçmeyecek.”
(Suyuti, el-keşfu an mücavezeti hazihil ümmeti el-elfu, el-havi lil fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri ruhul beyan. Bursevi. (arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, Kitâbu’l-ilel, s. 89)
|
Abdullah (r.a) dan rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.v) buyurdu ki: Ehl-i beytimden ismi ismime mutabık olan bir kişi başa geçecektir…
Dünyanın ancak bir günlük ömrü kalmış olsa, onun başa geçmesi için Cenab-ı Allah O günü behemehal uzatır.
(İmam Tirmizi, Sünen-i Tirmizi, 4/92)
|
Hz.Ali ‘den rivayet olduğuna göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Kıyametin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış ta olsa, Allah (cc) benim Ehl-i beytimden bir zatı gönderecek.
(Ebu Davud, Sünen-i Ebu Davud, 5/92)
|
İbn-i Mace ve Ebu Naim, Ebu Hüreyre ‘den tahric ettiler, o dedi, Peygamber (s.a.v) buyurdu:
Eğer dünyadan bir gün kalsa, Allah o günü uzatır ve Ehl-i Beytimden birisini Melik kılar. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-ilAhir zaman, s. 10; Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir zaman, s. 27; İmam Şarani, Tezkiretil Kurtubi,Ölüm, Kıyamet, Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, İstanbul 1981, s.437) |
Dakkak b. Zeyd-ü Cüheni ‘den rivayet ettiler.
Ben gördüğüm bir rüyayı Resulüllah (s.a.v.) ‘e anlattım. Bu rüyada Peygamber (s.a.v.) yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi: O buyurdu ki, Yedi basamaklı gördüğün minber şu dünyanın ömrü olan yedi bin senedir. Ben de O ‘nun son bininde olacağım.
(Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 89)
|
Ancak beklenen odur ki; aradan bin sene geçtikten sonra bu saklı devlet tecid edile (yenilene). Ona bir üstünlük verilip suyu bulması, arttırıla… Böylece kemalatin aslı zuhur edip onun zilletini örte.. Ve nisbet-i aliyyenin mürevvici Mehdi gelsin. Allah ondan razı olsun. (İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruki Serhendi, Mektubat-ı Rabbani, Hakikat Kitabevi, 1/569) |
Şeriatın teyit hasletleri, milleti tecdidi bu ikinci bindedir.
Bu davanın doğruluğuna adil şahid: İsa’nın (a.s.) Mehdi’nin (r.a.) bu bin içinde var oluşlarıdır.
(İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruki Serhendi, Mektubat-ı Rabbani, Hakikat Kitabevi, 1/611)
|
Resulullah (s.a.v.)in ümmeti arasından çıkanlar pek kamildirler. Yani Resulullah (s.a.v.)in irtihali üzerinden bin sene geçtikten sonra isterse az olsunlar. Onların pek kemalli olmaları şunun içindir ki: Şeriatın takviyesi, pek tamam tekliyle hasıl ola.
Aradan bin sene geçtikten sonra, Mehdi’nin gelişi de bunun içindir. Onun mübarek kudümünü (gelişini), Hatem’ür-rüsül Resulüllüh (s.a.v.) müjdelemiştir. İsa (a.s.) dahi aradan bin sene geçtikten sonra nüzul edecektir.
(İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruki Serhendi, Mektubat-ı Rabbani, Hakikat Kitabevi, 1/440) |
Zira onun (Hz. Mehdi (a.s.)’nin ) zuhuru, yüz başlarında olacaktır.
(İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruki Serhendi, Mektubat-ı Rabbani, Hakikat Kitabevi, )
|
RİSALE-İ NUR KÜLLİYATINDA HZ. MEHDİ’NİN ÇIKIŞ ZAMANI
“… Birinci cümle, binbeşyüz (1500) makamiyle ahir zamanda bir taife-i mücahidinin (din için çalışanların, cihad edenlerin) son zamanlarına; ve ikinci cümle, binbeşyüzaltı(1506) makamile galibane mücahedenin tarihine…. işaret eder.
(…) bu tarihe kadar (1506) zahir ve aşikarane, belki galibane devam edeceğine remze yakın ima eder.”
(Bediüzzaman Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.46)
|
Bediüzzaman “Ümmetimden bir grup kıyamet kopuncaya kadar hak uğrunda mücadele etmeye devam edecek” (Buhari, İ’tisam:10; Müslim, İman: 247; İbni Mace, Mukaddime: 1; Tirmizi, Fiten: 51)” hadis-i şerifini açıklarken, hadisi aslına ebced hesabına vurmuş, ‘Hatta ye’tiyellahu biemrihi = Kıyamet kopuncaya kadar’= 1545, kafirin başında kopacak Kıyamete işaret etmektedir. (Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, s. 23) (Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, Gençlik Yayınları, s. 164) şeklinde belirtmiştir.
Bediüzzaman Said Nursi, Hz. Mehdi (a.s.)’nin henüz gelmediğini, Müslümanlar tarafından beklendiğini ve kendi yaşadığı devirden bir asır sonra geleceğini bildirmektedir.
Bediüzzaman, “HAKİKİ BEKLENİLEN” sözleriyle Hz. Mehdi (a.s.)’nin “HENÜZ BEKLENDİĞİNİ” ifade etmekte ve bu mübarek zatın kendi döneminde “HENÜZ GELMEDİĞİNİ” belirtmektedir. Eğer Bediüzzaman Hz. Mehdi (a.s.)’nin kendi yaşadığı dönemde gelmiş olduğunu düşünüyor olsaydı, kuşkusuz ki bu ifadeyi kullanmazdı. “Hakiki beklenilen” yerine “gelmiş olan” veya “gelen” derdi. Dolayısıyla Bediüzzaman, bu sözleriyle Hz. Mehdi (a.s.)’nin henüz gelmediğini ve gelmesinin tüm İslam alemi tarafından beklendiğini vurgulamaktadır.
Bediüzzaman Hicri 1300’lü yıllarda yaşamıştır. Kendisinden sonra gelecek asır olan Hicri 1400’lü yıllar Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkış zamanıdır.
Bunun yanı sıra Bediüzzaman burada kullandığı “HAKİKİ” kelimesiyle de Hz. Mehdi (a.s.)’nin gelişinin ne kadar kesin bir gerçek olduğunu belirtmektedir.
Bediüzzaman burada Hz. Mehdi (a.s.)için bir kez daha “GELECEK” kelimesini kullanmış ve onun kendi yaşadığı dönemde henüz gelmediğini ve “İLERİDE GELECEĞİNİ” tekrar belirtmiştir. Bu sözüyle aynı zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’nin “manevi bir kişilik” değil, “GELMESİ BEKLENEN BİR İNSAN” olduğunu da bir kez daha vurgulamıştır.
Bunun yanı sıra Bediüzzaman bu sözünde, gelmesi beklenilen bu mübarek zatın geliş zamanını da müjdelemektedir. Hz. Mehdi (a.s.)’nin “KENDİSİNDEN BİR ASIR SONRA, YANİ HİCRİ 1400’LÜ YILLARDA” ortaya çıkacağını haber vermektedir. Kuşkusuz ki eğer Bediüzzaman Hz. Mehdi (a.s.)’nin kendi döneminde yaşadığını düşünseydi, böyle uzak bir tarih vermez, aksini açıkça ifade ederdi. Demek ki Bediüzzaman’ın bu konudaki kanaati hiçbir itiraza yer bırakmayacak kadar kesindir.
Bediüzzaman’ın ifadesinde belirttiği, “sahabe döneminden 1400 sene sonrası” Hicri 1400’lü yılların başlarına,
yani Miladi olarak 1979-1980 senelerine denk gelmektedir.Bediüzzaman, Hicri 1327’de Şam’da Emevi Camii’nde on bin kişiye verdiği hutbesinde, Hicri 1371’den sonraki İslam aleminin geleceğine yönelik izahlar yapmakta, ahir zamandan çeşitli tarihler vererek, beklenen Mehdi’nin mücadele zamanlarına dikkat çekmektedir. Bediüzzaman, Hz. Mehdi (a.s.)’nin göreve başlaması ve inkarcı zihniyeti fikren mağlup etmesi ile ilgili olarak şu tarihleri bildirmektedir:
“Ta 1371 senesinden sonraki alem-i İslam’ın mukadderatına (kaderine) nazar eden (göz atan) Hutbe-i Şamiye’deki hakikatler… Evet şimdi olmasa da 30-40 SENE SONRA fen ve hakiki marifet (müsbet ilimler ve sanat, ilim ve fenlerle öğrenilen bilgi) ve medeniyetin mehasini (medeniyetin iyiliklerini) o üç kuvveti tam teçhiz edip, cihazatını verip o dokuz manileri mağlup edip dağıtmak için taharri-i hakikat meyelanını (hakikati araştırma meyli) ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi (insan sevgisini) o dokuz düşman taifesinin cephesine göndermiş, inşaAllah YARIM ASIR SONRA onları darmadağın edecek”. (Hutbe-i Şamiye, 25)
Şam’da yaptığı bu konuşmada, Hicri 1371 senesinden sonra yaşanacak gelişmelere dikkat çekerek, Hz. Mehdi (a.s.)’nin göreve başlamasının 1371 tarihinden 30-40 yıl sonra olacağını bildirmiştir. Bu tarih ise Hicri 1401-1411,Miladi olarak da 1980-1990 yılları arasıdır.
Yine aynı konuşmanın devamında Bediüzzaman, Hz. Mehdi (a.s.)’nin, inkarcı fikir sistemini, fen, ilim ve medeniyetin imkanları sayesinde fikren susturacağını haber vermiştir. Bu fikri üstünlüğün tarihi olarak da 1371 tarihinden yarım asır sonrasını bildirmiştir. Bu da Hicri 1421, yani Miladi 2001 senesi demektir.
Bediüzzaman’ın ahir zamanla ilgili bir diğer açıklaması da şöyledir:
YETMİŞ BİRDE FECR-İ SADIK (tan yerinin ağarması, Güneş doğmadan önceki kızıllık, sabah vakti) BAŞLADI veya başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazib (sabaha karşı ufukta yayılmaya başlayan birinci kızıllık) de olsa, OTUZ KIRK SENE SONRA FECR-İ SADIK (fecr-i kazibden sonra yayılmaya başlayan ikinci aydınlanma) ÇIKACAK. (Hutbe-i Şamiye, 23)
1371 + 30 = 1401 = 1981
1371 + 40 = 1411 = 1991
Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın. (Nisa Suresi, 145)
… Eğer şedde iki nun sayılsa, okunmayan hemzeler ve (ye) de sayılsa 1376 (1956-1957) ederek, bu zulümatlı nifakın ((dinsizlik ve zulme dayalı, ikiyüzlü münafıkane sistemin) sukut mertebesine (susma, son bulma derecesine)… (Emirdağ Lahikası (1), Mektup no: 15)
|
Hani Allah peygamberlerden ‘kesin bir söz (misak)’ almıştı: “Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız.” Demişti ki: “Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?” Onlar: “İkrar ettik” demişlerdi de “Öyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım,” demişti. (Al-i İmran Suresi, 81)
|
İstikbal-i dünyeviyede 1400 sene sonra gelecek bir hakikati asırlarında karib (yakın) zannetmişler. (Sözler, s. 318)
|
Evet şimdi olmasa da 30-40 SENE SONRA fen ve hakiki marifet (hüner, sanat , ilim ve fenlerle öğrenilen bilgi) ve medeniyetin mehasini (iyi ve faydalı yönlerini) o üç kuvveti tam teçhiz edip (o üç kuvvetle donatıp), cihazatını verip (gerekli ihtiyacını karşılayıp) o dokuz manileri mağlup edip (o dokuz engelleri yenip) dağıtmak için taharri-i hakikat meyelanını (gerçekleri araştırma eğilimi) ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi (insan sevgisini) o dokuz düşman taifesinin (sınıfının) cephesine göndermiş, inşaAllah YARIM ASIR SONRA onları darmadağın edecek. (Hutbe-i Şamiye, s. 25)
|
… Evet şimdi olmasa da 30-40 SENE SONRA…
YETMİŞ BİRDE fecr-i sadık başladı veya başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazib de olsa, OTUZ-KIRK SENE SONRA fecr-i sadık çıkacak.
(Hutbe-i Şamiye, s. 23) |
Fecr-i Kazib: Sabaha karşı ufukta yayılmaya başlayan birinci kızıllık.
Fecr-i Sadık: Fecr-i Kazib’den sonra yayılmaya başlayan ikinci aydınlanma
1371 + 30 = 1401 = 1981
1371 + 40 = 1411 = 1991
“…inkar edenlerin velileri ise tağut’tur…”
(Bakara Suresi, 257) |
… İnşaAllah YARIM ASIR SONRA onları darmadağın edecek…
(Hutbe-i Şamiye, s. 25) |
YETMİŞ BİRDE fecr-i sadık başladı veya başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazib de olsa, OTUZ-KIRK SENE SONRA fecr-i sadık çıkacak.
(Hutbe-i Şamiye, s. 23) |
“Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli “lamlar” ve “mimler” ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi’nin şakirtleri (talebeleri) olabilir.” (Şualar, sf. 605)
|
Şu ayetin gizli imasına “Kim Allah’ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır.” (Maide Suresi, 56) ayeti teyid ediyor. Çünkü “… hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır.” ayetindeki şeddeli nun (Arapça şeddeli nun harfi) bir sayılsa tam evvelki ayete tevafuk ile (denk gelmesiyle) Hizb-ul Kur’an’ın (Kuran taraftarlarının) faaliyetine vasıta olan bir hadiminin (hizmet eden kimsenin) Kur’an okumaya başladığı 1302 tarihine iki fark ile tevafuk etmekle beraber şeddeli nun iki nun sayılsa bin üç yüz elli (1350) eder ki; bu tarihte Kuran’dan muktebes (alınan bilgilerle hazırlanmış) olan Risale-i Nur etrafında toplanan, bütün kuvvetleriyle Kuran hizmetlerine çalışan Hizb-ul Kur’an’ın faaliyeti ve delalet (sapkınlık) ve zındıkaya (dinsizliğe) manen galebe ettikleri (galip geldikleri) bir zamana tevafuku (denk gelmesi) ise istikbalde (gelecekte) tam galebelerine (tam galibiyetlerine dair) bir ima-i gaybidir (gizli bir işarettir). (8. Lem’a, Keramet-i Gasviye)
|