-1-
Şualar, S. 368:
… Said itiraznamesinde demiş ki: “Ben seyyid değilim. MEHDİ SEYYİD (PEYGAMBERİMİZ (SAV) SOYUNDAN OLAN KİMSE) OLACAK.“ diye onları reddetmiş.
Emirdağ Lâhikası-1, S. 267:
… Ben de onlara demiştim: “Ben, kendimi seyyid (Peygamberimiz’in soyundan) bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki âhir zamanın o büyük şahsı, Âl-i Beyt’ten (Peygamberimiz’in ailesinden) olacaktır.”
Sikke- Tasdik-i Gaybi, S. 10:
O gelecek zatın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor; yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan nurdaki ihlâs zedelenir, avâm-ı mü’minîn nazarında hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşır. Yakîniyet-i bürhaniye dahi, kazâyâ-yı makbûledeki zann-ı galibe inkılâp eder; daha muannid dalâlete ve mütemerrid zındıkaya tam galebesi, mütehayyir ehl-i imanda görünmemeye başlar. Ehl-i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar. Onun için, Nurlara o ismi vermek münasip görülmüyor. Belki “MÜCEDDİDDİR, ONUN PİŞDARIDIR” denilebilir.
Barla Lahikası, S. 162:
O ileride gelecek acib bir şahsın (şaşılan ve hayret uyandıran şahsın) bir hizmetkarı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı (önceden gelen takipçisi) ve o büyük kumandanın pişdar bir neferi (öncü bir askeri) olduğumu zannediyorum.